www.sizedebiyat.com SiZedebiyat Edebiyat Enstit�s�
�YK� BULVARI
Telif Hakk� Sahibi: Ramazan YILMAZ
A�LAYAN �YK�
Hareketlilik bir hafta �nce ba�lar, dini bayramlar�n �erefesi g�n�yle arifesi g�n�nde yo�un bir �ekilde devam eder. Art�k koca �ehirde b�t�n caddeler, meydanlar pazaryeridir. Yavuz Selim civar�, Fuar' �n i�i, Fuar' �n etraf�ndaki yuvarlak koridor gibi caddeler, Eski Saray Camii' nden An�t' a do�ru uzanan sa�l� sollu b�t�n cadde ve sokaklar, t�rbenin etraf�, �ar�� i�lerindeki b�y�kl� k���kl� ara sokaklar, her yer kum gibi kaynar. Kanaatim odur ki bu �ehirde bayramlar� ya�amak bir ayr�cal�kt�r. O g�nlerde, bayram tatiline girmeden �nce k�t�phanede �nemli bir i�im vard�. Arife g�n�nden bir �nceki g�n, yani bayram�n �erefesi g�n�, sabah�� grup da��ld�k. Ben okuldan ��kt�m. K�t�phaneye do�ru o kalabal�k caddelerde y�r�yordum. Yery�z� bayraml�k hediyelerle kapl�yd�. Onlar�n ba��nda bekleyenlerin y�z g�zelli�inde r�zk�n� arayan insanlar�n nuru; o e�yalar� be�enmeye �al��an M�sl�manlar�n g�zlerinde de bayram sevinci vard�. Caddelerde b�yle uzunca d���n�l�r m�? Al, sana okkal� bir tokat! Yumu�ak, somun gibi bir el ensemde �aklad�. Arkas�ndan koca bir adam koltu�uma girdi: � Mustafa! Beni unuttun bak�yorum! � Ah! Profes�rlerin profes�r�! Unutmad�m, ben sizi hi� unutur muyum? � Nerelerdesin, ne i�le me�guls�n? � Ge�inme derdindeyim efendim. Durumumu biliyorsunuz! � Enikonu �� �ocu�u ilkokula g�nderiyorsun ya onlar �niversiteye gidiyor olsayd� ne yapacakt�n Mustafa? � Ke�ke, ke�ke �ocuklar�m�z�n �niversiteye gitti�i g�nleri g�relim de �ilelerimizin ilerleme �a��n� ya�ayal�m. Tabii o zamana kadar buhar olmazsak! *** Yine b�yle bir g�nd�. G�zel bir s�z�me gevrek gevrek g�ld�kten sonra kula��ma e�ilerek, � Bug�n bir�ok profes�r seninle yapt���m�z �u iki c�mle s�z� bir araya getiremez! � demi�ti. Esas�nda, �ar��da gezerken iri yap�l� v�cuduyla herkesten y�ksek g�r�nen, uygun ka�arsa dam gibi profes�r, her zaman �at�k duran ka�lar�yla g�lmeyi bilmeyen bir adam resmi �izmektedir. Herh�lde yaln�z bana �zel, �ar��da falan ans�z�n rastlamaya g�rs�n, o �at�k ka�l� profes�rden eser kalmaz. O an ben onu g�rmemi�sem, aram�zda mesafe varsa, � Mustafa, dur! � diye bir komut al�r�m. Tabii ki ben de o egemen sese boyun e�meyle bulundu�um yerde donakal�r�m. ��te b�yle ans�z�n bulu�malar�m�z �ar��n�n ortas�nda k�sa bir vuslat t�renine d�n���rd�. Eh, ondan sonra da tabii en son g�r��t���m�z g�nden sonraki hayat�mda yapt�klar�m�n hesab�n� sorard�. Bu adam benim evde �� ���n ne yedi�imi bile bilir. Belki de adam�n hayat�nda, aile fertlerinin d���nda, kontrol edebildi�i tek ki�i bendim. Emrindeki ara�t�rma g�revlisi gen�ler, onun benimle bu kadar yak�ndan ilgilenmesine �a��yorlard�. Hele beni profes�r�n�n yan�nda s�kl�kla g�ren bir ara�t�rma g�revlisi, sahte g�l�c�klerinin arkas�na saklad��� surat�n� sinsi bir �ekilde ek�iterek � Gene mi sen? � t�r�nden tav�rlar tak�n�rd�. Ge�en y�l profes�r�mle birbirimizi yaz tatili sebebiyle iki ay kadar g�remedik. Onlar tatilden d�nd��� s�rada biz ��km���z tatile. Bu sebeple hasretim kabarm��t� kendisine. O g�n de b�yle, �ar��dan s�yr�larak T�rbe Caddesi' ndeki k�t�phaneye do�ru ilerlerken kalbimde hep o vard�: � D�n��te fak�lteye u�ray�p ��retmenimi ziyaret etsem iyi olacak, aray� fazla uzatt�m galiba! � diye d���n�yordum. Hayat�m�n yinelenen sahnelerinden birini ya�ayacakm���m me�er, sayg�de�er ki�inin o egemen sesi kula��mda ��nlad�: � Mustafa, dur! �ehrin en kalabal�k caddesinde kimseleri yok sayarak yapt���m�z bir dakikal�k kavu�ma t�reninden sonra bu yerli Sokrates� in b�t�n sorular�na cevaplar vermem gerekiyordu. Ger�ekten, g�n�m�zde k�ymeti bilinmeyen bir filozoftu kendileri: � Nereye Mustafam, can�m, pek tel��l� ilerliyordun? � K�t�phaneye profes�r�m. on dakikal�k bir i�im var. � Bir dakikan�n bile hesab�n� yap�yorsun de�il mi? � Ne demezsin hocam? � B�yle didinirken korkar�m bir g�n da��t�rs�n! Eve dola� da tavla oynayal�m. �ocuklar da bah�ede kendi aralar�nda yiyip i�ip e�lensinler. � Satran� oynayal�m, Ni�in tavla? � Sen satran�ta beni yenersin, tavla oynayal�m ki ben seni mars edeyim! � S�z vermeyeyim efendim ama gelmeye �al��aca��m. � Gelmelisin Mustafa, gelmelisin! Bug�ne bug�n, koskoca bir profes�r seni evine davet ediyor! Bu s�z� s�ylerken kendi profes�rl�k unvan�n� ayaklar� alt�na ald��� anla��l�yordu: - Herkes profes�r deyince bir �ey san�r ya, Mustafac���m, hepsi bir aldatmaca, hepsi bir kand�rmaca. Mevl�'m bir kerecik, hadi y�r� ya kulum dese, al�n �u profes�rl���n�z� de k�rs�n�z� de diyerek aralar�ndan s�yr�l�p ��kaca��m, �u kalabal�k hayat�n i�inde kaybolup gidece�im... � �z�r dilerim, benim i�in fazla engin g�n�ll�s�n�z. Sizi k�rar m�y�m hi�? Elbette gelirim ama mal�m, �� tane �ocuk okula gidiyor, maa� harici �� be� kuru� daha kazanmam gerek � � �imdi ne i� yap�yorsun, maa� harici? � Tencere pazarlamay� b�rakt�m, muhasebe i�i yap�yorum. � Yapmad���n i� yok ma�allah! Tencere pazarlama i�ini b�rakt���n �ok iyi olmu�. Duydu�uma sevindim; kap� kap� dola��p tencere seti satmak bir ��retmene yak��m�yordu zaten. Muhasebecide g�nde ka� saat, hangi saatler aras�na �al���yorsun bakal�m? � Be�, bazen alt� saat s�r�yor, buldu�um bu yeni i�. � Bu kadar zaman� nereden buluyorsun Mustafam? � Okulda haftal�k otuz saat derse giriyorum. Anlayaca��n�z tam doluyum; bu muhasebe i�ini geceleri evimde yap�yorum. � Eh be ��retmenim, ne zaman uyuyorsun sen? � Gece saat birle sabah saat be� bu�uk aras�nda uyuyorum� � Bu kadar uyku yeter adama. Peki, sormas� ay�p, ka� para kazan�yorsun bu yeni i�inden? � Muhasebe b�rosundan bir kl�s�r dolusu fatura al�yorum, eve g�t�r�yorum, gece faturalar� muhasebe defterine i�leyip sabah erkenden defteri ve kl�s�r� b�roya teslim ediyorum. Kl�s�r ba�� on lira� � Ayda �� y�z liraya bu kadar ucuza �al���l�r m� be ��retmenim? � �� y�z lira da etmiyor efendim. Otuzla �arpmay�n�z. Haftada bir g�n istirahat�m var, o bir g�nde de yorgunlu�umu ancak hafifletiyorum. � Ben olsam bu kadar az paraya �al��mam! � Beni konu�turmak istiyorsunuz efendim ama izin verirseniz ben de size bir soru sorarak a��klama yapay�m. � Aslan Mustafam, ��retmenim, hadi bakal�m, ayak�st� bir ders ver bana. Ku�kusuz senden de ��renece�imiz vard�r. � Esta�furullah! Kap�n�za ekmek istemeye gelsem, hocam, siz bana ka� g�n s�reyle ekmek verirsiniz? � Rica ederim, ��retmenim, o nas�l s�z �yle? *** �ki han�m birbirleriyle epey zamand�r g�r��m�yorlard�. Birbirlerine s�yleyecek �ok �eyleri vard� demek ki o g�n pek s�k� f�k�yd�lar. Bize hizmette kusur etmemek i�in de birlikte hareket ediyorlard�. Profes�r�m�n k�ymetli e�i Selma Han�mefendi servis i�in tepsiyi ta��rsa, e�im Naciye de �ekerli�i fil�n tutuyordu. Biz hocamla sadece yiyip i�iyorduk. Daha �n�m�zdekileri bitirmeden yeni bir �eyler ekleniyordu. B�y�k memleket meseleleri d�hil, girmedi�imiz konu kalmam��t� ama hi�biri de kafam�zda bir ��z�me ula�amam��t�. Hele an�larla ilgili konular�n bir�o�u � Sonra anlat�r�m sana � diyerek ge�ilmi�ti. Profes�r�m, y�z�me o ne�eli g�l�msemesiyle bakt�: � Tavla oynayal�m m� art�k, zaman� m� dersin? � Siz bilirsiniz, ev sahibi sizsiniz! � Rica ederim; m�lk Allah� �n, biz i�inde kirac�y�z. Selma� Bize tavlay� getirir misin? �ki koca adam, al�ac�k boylu k���k bir sehpay� aram�za ald�k; s�sl� koltuklar�m�zdan deveboynu gibi uzanarak, oyundan �nce yar�m kalan konular�n bir�o�una geri d�n�p konu�arak zar at�yorduk. Profes�r�m s�z ald��� zaman, zarlar elindeyken bir hayli konu�ur, fikrini olu�turan paragraf�n son c�mlesine nokta koyduktan sonra elinde tuttu�u zarlar� tablan�n i�ine atard�. E�i Selma Han�m servis yapmak i�in ikide bir yan�m�za gelip gitti�i i�in, yakalan�r�m diye, han�mefendiyi ilgilendiren konularda bana do�ru e�ilerek biraz daha al�ak sesle konu�uyordu. Bu ara ben onun bir pulunu k�rd�m, tavlan�n e�i�ine koydum; � Mars olacaks�n�z, oyundan kopmay�n� dedim. Sol eline k�r�k pulu, sa� eline zarlar� ald�. Mazinin derinliklerinde kalm�� fakat haf�zas�nda sapasa�lam, taptaze duran bir olay�n yer ve zaman�na gitti�i anla��l�yordu. Kamburunu do�rultup koltu�unda daha dik durdu. Zarlar� oraya buraya atar gibi elinde sallaya sallaya bir s�re konu�tu. Dayan�lmaz �eyler anlat�yordu. Zarlar� o y�kseklikten tablan�n i�ine at�p ka�acakm�� gibi bir ac�lar demetini s�ralamaya ba�lad�. �ki elini ete�ine d�kt�; koltu�una ��ker gibi s�rt�n�n kamburunu ��kartarak k���ld�; boynunu b�kt�, garip, mahcup, zavall� bir adam resmi �izdi, g�zlerimin i�ine bakarak s�z�ne devam etti: � Mustafam, hani biz Allah, kitap biliyoruz, i�imizde Allah korkusu var ya, terbiyeli, insanlar�z. Anaya babaya sayg�da kusur etmiyoruz? � Evet� � ��te bu tertemiz ahl�k�m�z�n bedelini bazen �ok a��r �d�yoruz! Bunun i�in ku�kusuz sen de a��r bir bedel �demektesin, bunu g�r�yorum. Bana bak, biraz yakla�! Rahmetli anam, ilk e�imle durmaks�z�n kavga ederek beni de e�imi de can�m�zdan bezdirdi. Ak�amlar� ba��m� dinlemek i�in evime geldi�imde �nce anamla kar��la��rd�m kap�n�n e�i�inde. ��li i�li a�lard� kad�n. O evl�t y�re�ini da�layan g�zya�lar� aras�nda ikide bir, " Bu gelini bo�amazsan s�t�m� sana hel�l etmem " derdi. Tabii ki emir b�y�k yerden, ana babaya uf bile denmeyecek. Ah Mustafam, y�z�n� resimde bile g�remedi�im babam�n bana bir emaneti olan anac���ma uf bile dememek i�in ilk e�imi bo�ad�m ben. Evet dostum! Anam�n s�z�yle kad�n�m� bo�ad�m. Mek�n� cennet olsun anac���m, ilk e�imi bo�ad�ktan sonra bana Selma Han�m� bulup geldi. �ok ge�medi, onu da bo�amam� istemeye ba�lamaz m�, e�iklik hik�yeleri anlatarak? " H�t " dedim �akac�ktan, " H�t! Ge�in i�eri, oturun oturdu�unuz yerde! Bana bak�n, birbirinizden bir daha �ik�yet etti�inizi duyarsam, ikinizi de kap� d��ar� ederim! ". ��te hepsi bu kadarm�� Mustafa, hepsi bu kadarm�� ama ben bu cesareti, bu y�reklili�i anama kar�� g�sterebildi�imde, m�kemmel, namus abidesi, servi boylu bir g�zelin d�nyas�n� karartm�� oldu�umu fark ettim. D�nya g�zeli gencecik bir kad�n, kuca��nda bir �ocu�uyla ��km��t� evimden... � Benim biricik profes�r dostum, elindeki zarlar� tavla tablas�n�n i�ine att� ama bu at���, tavla zar� atar gibi de�ildi de k�t�phaneler dolusu kitap devirmi� bir profes�r�n �zel ya�am�nda kaderine kar��amay���n�n teslimiyetiydi. Aman Allah' �m, o �i�man, o tombul ellerinin �st� k�ll� parmaklar� nas�l da titriyordu? Koltu�una tekrar yasland���nda, koltu�una sanki yaslanm�� bir adam de�ildi de s�rt� yere gelmi� bir pehlivand�. G���s tahtas�n�n alt�ndan d��a do�ru vuran bir bas�nc�n etkisinin karn�n�n k�r���nde oldu�unu hissediyordum. Benim att���m zarlar� almak i�in tekrar do�rulurken, " bu tende bu can olduk�a her �eye ra�men ya�amak mecburiyetindeyiz " der gibiydi. Yine elinde zarlarla biraz bekledi; demek istedi�ini erteledi; anlatt�klar�n�n benim �zerimdeki tesirini g�rmeye �al��t�. G�zler yalan s�ylemez, hele a�layan g�zler hi� yalan s�ylemez. Bekledi�im g�zya�� damlalar� yanaklar�na do�ru yuvarlan�p gelip �enesinden a�a��ya d�k�lmediler. Demek ki bu ac�y� birka� damla g�zya�� k�llendirmezdi. Bir damla bile g�zya�� d�kmedi ama bir dayan�kl�l�k an�t� gibi bir m�ddet �yle durup kendini toparlad�ktan sonra tablan�n i�ine zarlar� atmadan evvel �u c�mleyi kurdu: � Uf demezsen deme be adam, uf demezsen deme de ha, ne olursun bir kerecik yalanc�ktan " H�t! " diye g�rle! |
" Edebiyat At�lyesi Pazartesi �al��malar� " ndan: 181. haftan�n 10.03.2008 / 16.03.2008 konusu: AK�AM�ST� YALNIZLIKLARI
:
Ramazan YILMAZ,
Mersin,
07.02.2007,
10:21