www.sizedebiyat.com SiZedebiyat Edebiyat Enstit�s�
�NCELEME kuyusu
Telif hakk� sahibi: Mehmet Ayd�n ERCE�S
Bug�n 26 Eyl�l 2004. Dil Bayram�. S�zl� ve yaz�l� bas�nda s�ylenecekler s�ylendi, yaz�lacaklar yaz�ld�. T�rk�e konusu tart���lmaya ba�land���nda, her kafadan bir ses ��k�yor. Bu konunun gri b�lgesi pek fazlad�r; ak ve karas� yoktur. Bazen de ayn� fikri savunduklar�n� d���nenler, bir s�re sonra pek de ayn� fikirde olmad�klar�n�n fark�na var�rlar. Son birka� hafta i�inde bana da b�yle oldu. Yaz��ma �beklerinde �ne s�rd���m fikirleri desteklediklerini s�yleyenlerin cevaplar�nda da �yle �rnekler vard� ki, esasen benim s�ylemek istedi�imle uyu�muyordu. Bu nedenle t�rk�ede sadele�meden ne anlad���m� en ba�tan anlatmak isterim. T�rk�e s�z konusu oldu�unda, fikirlerini g��lendirmek amac�yla herkesin kullanmak istedi�i ki�i Atat�rk olmaktad�r. �ster TDK�n�n internet sayfalar�, ister Tasfiyeciler, isterse muhafazakarlar olsun Atat�rk�n ifadelerini kullan�r. Kan�mca ilk ��z�lmesi gereken husus, Atat�rk�n bu konuda neler d���nd���n� ve vard��� sonucu ortaya koymak olmal�d�r. Bu konudaki en b�y�k yan�lg�, Atat�rk�n ya�am� boyunca bu konuda hi� bir geli�im g�stermedi�inin varsay�lmas�d�r. Falih R�fk� Atay, 17 Temmuz 1966�da yay�nlanan D�nya gazetesindeki bir yaz�s�nda ��yle der: �Atat�rk bir dil bilgini de�ildi... Atat�rk�n davas� T�rk�eyi de, T�rkiye gibi, ba��ms�zl���na kavu�turmakt�. Ba��ms�z dili olmayan ba��ms�z millet olmaz. Bunu biliyordu. Atat�rk, i�te bu harekete �nderlik etmi�tir. �nderlik etmeseydi biz, yaz� i�i gibi, dil i�ini de ��z�p bitiremezdik. Atat�rk �� bask� aras�nda idi. Biz bat�l� t�rk�ecilerin t�rk�ele�tirmecili�i, �topistlerin �zle�tirmecili�i ve geri milliyet�ilerin osmanl�c�l���.� Halbuki Atat�rk�n t�rk�e konusunda �� devreden ge�ti�ini g�r�r�z: 1. Dilde �zle�tirmecilik devri: T�rk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulmas�ndan (12 Temmuz 1932) Tarama Dergisinin (Osmanl�caya kar��l�klar s�zl���) yay�nlan���na kadar (1934). Atat�rk bu safhada a��r� �zle�tirmecilerin, yani tasfiyecilerin tesiri alt�ndayd�. Hatta kendi ad�n� bile ��zle�tirmek� i�in bir ara �Kemal�i �Kamal� yapt�. Bu d�neme ait n�fus h�viyet c�zdan�n�n asl�, An�tkabirde Atat�rk m�zesinde sergilenmektedir. 1934 y�l�nda �sve� Veliahd� Prens Gustav Adolf�un (sonraki K�ral VI. Gustav) �erefine �ankaya k��k�nde verilen ziyafetteki konu�mas� ise, �z t�rk�ecili�in o s�ralarda nerelere kadar g�t�r�lmek istenmesinin berrak bir �rne�idir[1]: �Altes Rouyal: Bu gece, ulu konuklar�m�za, T�rkiye�ye u�ur getirdiklerini s�ylerken, duygum, tikel �zg� bir kazan�t�r. Burada kald���n�z uzca, sizi sarmaktan hi� durmayacak �l�k sevgi i�inde, bu yurtta, yurdunuz i�in beslenmi� duygular�n bir yankusunu bulacaks�n�z. �sve�, T�rk uluslar�n�n kazanm�� olduklar� utkular�n silinmez damgalar�n� tarih ta��maktad�r. S�erdemli�i, onu, bu iki ulusu, �nl� �anl� �zlerinin derinli�inde sonsuz tutmaktad�r. Ancak daha ba�ka bir alanda da, onlar erdemlerini o denl� yalt�r�kl� y�ntemle g�stermi�lerdir. Bu yolda kazand�klar� utkular, ger�ekten daha az g�nence de�er de�ildir. Avrupa�n�n iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslar�m�z, ata� �zl�klerinin t�m �ss�lar� olarak baysak, �n�rme, uygunluk k�ldac�lar� olmu� bulunuyorlar; onlar, bug�n, en g�zel utkuyu kazanmaya an�klan�yorlar: baysal utkuyu. Altes Rouyal: Yetmi�-be�inci do�um y�l�nda o�uz baban�z, b�t�n acunda sayg�l� bir sevincin s�y�nc� ile �evrelendi. Genlik, baysal i�inde erk s�rmenin g�c� i�te bundand�r. �nl� baban�z, y�ksek K�ral�n�z Be�inci Gustav��n g�nenci i�in en �s� dileklerimi sunarken, Altes Rouyal sizin, Prenses Luiz�in, sevimli k�z�n�z Altes Rouyal Prenses �ngrid�in esenli�ine, t�z�n �sve� ulusunun g�nencine, genli�ine i�iyorum.� Bug�n su kat�lmam�� �zt�rk�eciler aras�nda bile � e�er b�yleleri hala varsa- �u kelimeler kullananlar var m�d�r?: uzca (iyice, uygunca), t�kel (tam), yalt�r�kl� (nurlu), �zen� (g�pta), baysak (huzur), �n�rme (terakki,ilerleme, geli�me), k�ldac� (amil, etken), baysal (bar��), s�y�nc� (sevgi i�areti), t�z�n (asil), o�uz (m�barek)[2]. �lgin� bir saptama �udur: Halen TDK internet sayfalar�nda, Atat�rk ve TDK b�l�m�nde verilen tarih�enin aras�na al�nan Atat�rk�n kendi s�zleri bu devreden al�nm��t�r.. Atat�rk�n olgunluk d�neminde yazd�klar� ve s�yledikleri ise g�zard� edilmi�tir[3]. Tarih�eyi okuyan bir ki�i, Atat�rk� sonuna kadar tasviyeci olarak niteleyecektir. Halbuki, bunun b�yle olmad���n� g�rece�iz. 26 Eyl�l � 5 Ekim 1932 tarihleri aras�nda topl�nan, yabanc� t�rkologlar�n da kat�ld�klar� ilk Dil Kurultay�nda s�z alan H�seyin Cahit Yal��n, yanl�� gidi�e ��yle kar�� ��k�yordu: �Burada ifratlar ve tefritlerle kar��la��yoruz: Bir tarafta, T�rk k�k�nden gelmemi� b�t�n kelimeleri dilimizden s�k�p atmak ister gibi bir cereyan var ki, ortaya koydu�umuz yaz� n�muneleri kimini �rk�t�yor, kimini istihzaya (gizli ya da ince alaya) sevkediyor. Bu ifrata mukabil �te tarafta da, bir korku g�r�yoruz ki, lisana yeni bir t�rk�e kelime girince, sanki bir felaket vukua gelmi� gibi, �lisan mahvoluyor� diye deruni bir feryat kopar�yor. ... Yirmi be� sene evvel kulland���m�z bir �ok arap�a ve acemce kelimelere, bug�n bir ihtiya� hissetmiyoruz. O kelimeler, dilden, ne bir akademi karar� ile ��kar�ld�lar, ne de ceza kanununun mahsus bir maddesiyle. Bu neticeyi lisan�n tabii seyri temin etti. Lisan�n gayri tabii seyri, biribirine giri�ik pek �ok amillerin (etkenler) neticesidir. Bu amiller, aras�nda arzumuza uygun gelmeyenler olabilir. Fakat unutmayal�m ki, bunlar da h�rmete �ayand�rlar. ... Yaz� dilinden yabanc� kelimeleri atarak yerlerine �z t�rk�e kelimeler koymak vazifesini hi� bir heyet deruhte edemez (�stlenemez). ��nk� s�z�n� dinletmesine imkan yoktur. Bu i� tamamen �ahsidir. Dilin tabii seyrinin neticesi olarak husule gelecektir. Bir akademi, yaz� ve konu�ma dilinin tamamen arkas�ndan y�r�r; yeniliklere akademi �nayak olmaz. O, dilde ancak naz�m (d�zenleyen) bir kuvvettir.� Bu Kurultayda H�seyin Cahit Yal��n�n�n bu konu�mas� tasfiyeciler taraf�ndan a��r ele�tiriler ald�. Ard�ndan t�rk�enin katli ba�lad�. �uras� muhakkak ki, bu d�nemde getirilen �z t�rk�e oldu�u �ne s�r�len kar��l�klar�n �o�unu bug�n kullanm�yoruz. Sonu�ta H�seyin Cahit Yal��n��n ifade etti�i �zere, dilde zorlama m�mk�n olmam��t�r. 2. Dilde �l�ml� �zle�tirmecilik, �teredd�t devri�: Tarama Dergisinin (Osmanl�caya kar��l�klar s�zl���) yay�nlanmas�ndan G�ne�-Dil Teorisi il�n�na kadar (24 A�ustos 1936). Bu d�nemdeki Atat�rk�n bak�� a��s�n� Falih R�fk� Atay, 1 Aral�k 1951 y�l�nda yay�nlanan T�rk Dili dergisinde kendi s�zleriyle ��yle anlatmaktad�r: ��ocu�um, bak beni dinle. T�rk�enin hi� bir yabanc� kelimeye ihtiyac� olmad���n� s�yleyenlerin iddialar�n� tecr�be ettik. Bir ��kmaza girmi�izdir. Dili bu ��kmazda b�rak�rlar m�? Biz bu ��kmazdan kurtulma �erefini ba�kalar�na b�rakmay�z.� Nejat Muallimo�lu ise bu d�nemi ��yle �zetler[4]: ��yi bir kumandan yaln�z taarruz etmeyi de�il, gerekti�inde �ekilmeyi de bilir. Dilde bir ink�lap yap�lamayaca��n� anlayan Atat�rk, �anl� bir ricat hareketiyle, her boyaya girmesini hayret uyand�ran bir maharetle beceren bu �ah�slara haz�rlatt��� �Cep Klavuzu� ile, bir sene �ncesi (1934) t�k�rd�klerini yine kendilerine yalatm��, daha d�n, �dilden at�lmal�d�r� diye ferman ��kard�klar� y�zlerce kelimenin dilden asla at�lamayaca��na dair fetvay� yine kendilerine imzalatm��t�. B�ylece, ilk ad�m olarak, kap� d��ar� edilen 400 kadar kelime yine buyur edildi.� Bu d�nem, Atat�rk�n Falih R�fk� Atay�a s�yledi�i �u s�zlerle kapand�: �Memleketin en b�y�k bilginlerini, yazarlar�n� bir komisyon halinde aylarca �al��t�rd�k. Elde edilen netice, �u k���k bir lugatten ibaret. Tarama dergileri ve Cep k�lavuzlar� ile bu i� y�r�mez. Falih Bey, bir osmanl�cadan ve bat� dillerinden istifadeye mecburuz.� 3. Ya�ayan dile d�n�� devresi: G�ne�-Dil Teorisi il�n�ndan (24 A�ustos 1936) �l�m�ne kadar (10 Kas�m 1938). Atat�rk, bu devrenin parolas�n� �u s�zlerle ifade etmi�ti: �T�rk�ede kalacak kelimelerin asl�nda t�rk�e oldu�u izah edilmelidir.� Yahya Kemal Beyatl�, dilde �zle�tirmecili�e ba��ndan itibaren kar�� ��km�� ve davet edilmesine ra�men Dil Kurultay�na kat�lmam��t�r. 1938 y�l�nda yay�nlanan Belleten dergisinde Atat�rk ile Yahya Kemal aras�nda ge�en �u konu�ma yay�nlanm��t�r: �Yahya Kemal Bey, hat�rl�yor musunuz? Sizi dil �al��malar�na davet etti�im zaman, bana, �Benim dilde ilmim de�il, vehmim vard�; m�saade edin, ben bu vehmimle ba�ba�a kalay�m� demi�tiniz. �imdi, hep birlikte anl�yoruz ki, dil davas�nda siz hakl� ��kt�n�z.� Yahya Kemal, �Pa�am! Size kar�� ��kmak �ok tehlikeli de�il mi?� deyince, Atat�rk bu n�kteyi ve bu s�zdeki ince vehmi de gayet iyi anlayarak, �Hay�r, asla!� dedi. ���nk�, bu, ayn� zamanda bizim, millete ve tarihe kar�� da hakl� ��kmam�z demektir. Sizin o zamanki vehminiz, bizi bug�n mes�ut ediyor.� �G�r�yorsunuz ya beyler, Yahya Kemal Bey�in vehmi, sizin ilminizi ma�lup etti.� Rivayet olunur ki, eski Roma�n�n �iddeti ve deh�etiyle me�hur olan h�k�mdarlar�ndan Tiberius, bir g�n Roma Senatosunda yapt��� bir hitabede uydurma bir kelime kullan�r. Y�ksek otoritesini iyice g�stermek i�in olacak ki, kelimeyi bir iki defa da �st�ne basarak tekrarlar. Senat�r Marcellus, h�k�mdar�n s�z�n� keserek, memleket diline h�rmet etmesini rica eder. Derhal efendisini m�dafaaya atil�n saray adamlar�ndan Capito der ki: �Marcellus, Bahis mevzuu etti�in kelime, diyelim ki, memleket dilinden de�ildir. Fakat mademki Roma �mparatorlu�unun �anl� sahibi Sezar��n a�z�ndan ��km��t�r. Bilesin ki, Sezar her �eyin �st�nde ve her �eye kadirdir.� Bunun �zerine Marcellus, salonu kaplayan so�uk bir s�kun perdesini t�rtarak, sade hikmet ve hakikat olan �u cevab� verir: �Capito yalan s�yl�yor, Sezar! Sen, diledi�in insanlara Roma vatanda�l��� s�fat�n� verir, mevki ve r�tbe ihsan edersin; fakat memleketin dilinden olmayan bir kelimeye Romal� olma hakk�n� veremezsin.� Elbette veremez. Zira bir memleketin dili, o memleketin tarihinin ve psiko-sosyolojik varl���n�n mahsul� ve as�rlar i�inde nesillerin biribirlerine devredip emanet etti�i bir ocak miras� ve bir ecdat m�lk�d�r. Bunda kimsenin, h�k�met adam� s�fat ve otoritesiyle, tasarrufa hakk� yoktur. Ord.Prof.Dr.A.Fuat Ba�gil Yukar�daki �yk�den sonra �imdi de TDK�nun resmi yay�n organ� olan T�rk Dili dergisinin Mart 1965 ay�nda yay�nlanan n�shas�n�n ba�yaz�s�na gelelim: �S�zc�k yaratmak i�in ille sanat�� ya da bilim adam� olmak gerekmez. En ummad���n ki�i, �ok be�enilen s�zc�kler yaratabilir.� Ne kadar farkl� de�il mi? �brahim Necmi Dilmen�in y�neticili�indeki Alt�nc� Dil Kurultay�, t�rk�eyi ��yle tarif etmi�ti: �Bat� T�rkiye T�rklerinin �o�unlu�u taraf�ndan konu�ulan dil.� Bu tarife g�re bir kelimenin soyuna sopuna bak�lmayacak, milletin �o�unlu�unun kullan�p kullanmamas�, anla��l�p anla��lmamas� �l�� olacakt�. Bu ifade ayn� zamanda Atat�rk�n son ula�t��� noktay� da belirtmektedir. Kafas� kar��m�� olanlar varsa, Atat�rk�n 1937 y�l�nda, �Hatay meselesi� �zerinde gazetelerde yay�nlanan 5 makalesi ve Sil�hl� Kuvvetlere yay�nlad��� son tebrik mesaj�na g�z ats�nlar. Sonunda Atat�rk�n ula�t��� noktay� anlayacaklard�r. Sil�hl� Kuvvetlere son mesaj�n� a�a��ya al�yorum. Okuyucu bu mesaj� �sve� veliat�na yapt��� konu�ma ile kar��la�t�r�rsa, san�r�m ne demek istedi�imi daha iyi anlayacakt�r: �Zaferleri ve mazisi insanl�k tarihiyle ba�layan, her zaman zaferle beraber medeniyetin nurlar�n� ta��yan kahraman T�rk ordusu! Memleketi, en buhranl� ve m��k�l anlar�nda, nas�l felaket ve musibetlerden ve d��man istilas�ndan korumu� ve kurtarm�� isen, Cumhuriyetin bug�nk� feyizli devrinde de, askerlik tekni�inin b�t�n modern sil�h ve vas�talar�yla m�cehhez olarak, vazifeni ayn� ba�l�l�kla yapaca��na hi� s�phem yoktur. Bug�n Cumhuriyetin on be�inci y�l�n�, m�temadiyen artan b�y�k bir refah ve kudret i�inde telakki eden b�y�k T�rk milletinin huzurunda kahraman Ordu, sana kalbi ��kranlar�m� beyan ve ifade ederken, b�y�k ulusumuzun hislerine de terc�man oluyorum.� Atat�rk�n �l�m�nden hemen sonra topl�nan Yedinci Dil Kurultay� ise, 180 derecelik bir d�n��le, bir �nceki kurultay�n tarifini tamamen ��r�tm��, dilimize el koyan bu ki�iler, t�rk�eyi ��yle tan�mlad�: �T�rk�e ek ve k�klerden yap�lan kelimelerden m�rekkep bir dil.� On birinci as�rda �in�de bir �arlatan , belkemi�indeki her aksakl�k ve bozuklu�u d�zeltebilece�ini iddia ediyordu. �S�rt�n�z , ister bir yay gibi olsun, ister bir kartides gibi veya ister bir y�z�k gibi olsun; bana gelin, derhal d�zelteyim.� Diyordu. Bir kambur, adam�n dediklerini sorup ara�t�rmadan inand�. �arlatan �d�zeltici�, kamburu, bir tahta �zerine y�z�st� yat�rd�; s�rt�na da adam�n kamburuna k�l�f gibi uyan bir tahta koydu. �ve ba�lad� onun �zerinde z�plamaya. Kamburun s�rt� d�zelmi�ti ama adam �lm��t�. Kamburun o�lu, bu �arlatan �d�zeltici� yi dava etmek istediyse de, �arlatan�n cevab� �u oldu: �Benim vazifem, onun kamburunu d�zeltmekti; ya�ay�p ya�amayaca�� beni d���nd�rmezdi. ��te �zle�tirmecilerin yapt��� da sonunda bu oldu. Kamburu d�zelteyim derken hastay� �ld�rd�ler. �yle bir noktaya gelindi ki, yabanc� t�rkologlardan bile a��r ele�tiriler gelmeye ba�lad�. Londra Times gazetesi Edebiyat ilavesinde t�rkolog Anderson s�yle yazm��t�: �T�rk�e, yapmac�k ve ani de�i�ikliklere u�rad�. Baz� T�rk ayd�nlar� buna ��zle�tirme, �ar�tma� ad�n� veriyor ve t�rk�eyi yabanc� kelimelerden temizlemekle �v�n�yorlar. Halbuki, ingilizce �rne�inin de g�sterdi�i gibi, bir lisan�n g�c�n� ve zenginli�ini, unun ar�nm��l��� de�il, bilakis, i�ine alarak kendisine mal etti�i yabanc� k�kl� kelimeler sa�lar. ��phesiz, her konu�ma dili, yava� yava� tekam�l ederek, geli�erek de�i�ir. Ancak, t�rk�eye son elli y�lda uygulanan asla bir �tekam�l� de�il, ani ve suni bir de�i�iklik, bir �devrim�dir. Bu y�zden, t�rk�ede bo�luklar kald��� gibi, ingilizce ve frans�zca kelimelerin t�rk�eye s�zmas� da h�zland�. ��z t�rk�eciler�, nice kelimeleri at�p yerlerine, tutmayan uydurma ve bat� kaynakl� kelimelerin ge�mesini �nleyemiyorlar.� ��in ilgin� yan�, dilin bu �ekilde fakirle�mesi yolunda en �ok emek harcayan, Atat�rk�n ula�t��� �izgilerden sapan �mer As�m Aksoy i�in Dil Derne�inin ��d�l� veriyor olmas�d�r. Dil Derne�inin internet sayfalar�nda hem ��mer As�m Aksoy� �d�l�, hem de Atat�rk ile ilgili yaz�lar�n bulunmas�, bana g�re kara mizaht�r. Sonu� olarak asla tasfiyeci de�ilim ve benim bu konuda olu�an bir dizi g�r���m� ��yle �zetleyebilirim: 1. Dil konusunda fanatizme yer yoktur. Kimsenin anlamad���, osmanl�ca yaz�lm�� bir yaz� ile kimsenin anlamad���, bilmedi�i, konu�mad��� ��z t�rk�e� kelimelerle yaz�lm�� bir yaz� aras�nda fark yoktur. �kisi de, dilin as�l amac� olan kar��l�kl� anlama i�levine yard�mc� olmazlar. Fanatizm, hedef unutuldu�u zaman, gayreti iki misli art�rmakt�r. George Santayana, Amerikan Filozofu ��te bu y�nden fanatizm, bence, dilin i�levini (kar��l�kl� anla�mak) g�zden ka��r�p, dilin kurallar�n� dilin i�levinin �zerine ��karmakt�r. Halbuki dil kurallar�n�n t�m amac�, daha iyi anla�maya hizmet etmektir. 2. K�k kelimeler uydurulamaz. Bunlar y�zlerce y�l i�inde hayat�n tecr�beleri ile olu�mu� ve ya�ama tarz�n� ifade eden varl�klard�r. Ancak, teknolojinin ve bilimlerin geli�me h�z�na yeni k�k kelime olu�ma h�z� asla yeti�emez. K�k kelimelerin yetersiz kald��� yerlerde ba�ka ara�lara ihtiya� vard�r. Ancak unutulmu� ya da kaybolmu� k�k kelimelerin aran�l�p bulunmas�na h�z verilebilir. 3. T�rk�e �zerine bir �eyler s�yleyebilmek i�in eski T�rk tarihini de iyi bilmek gerekir. Bu nedenle T�rk dili ve tarihi i� i�e ge�mi� bilgi alanlar�d�r. Bug�n arap�a ve fars�a diye reddetti�imiz �ab� ve �ma� bu dillere s�merceden ge�medir. Prof. Osman Tunal��n�n s�merce ile eski T�rk dilleri aras�ndaki ili�kiler konusunda yapt��� ara�t�rmalar� kapsayan kitab�nda g�r�lece�i �zere, eski t�rk�e ile s�merce aras�ndaki kelime benzerlikleri �a��rt�c� derecede fazlad�r (Bunun anlam� t�rk�e ile s�mercenin ayn� dil oldu�u de�ildir). Ba�ka dillere ait diyerek att���m�z kelimeler, pekala eski t�rk�e ile ilintili olabilir. Yunancadan dilimize pek �ok kelime ge�mi�tir. Ama �a�da� yunancan�n i�indeki kelimelerin %40�� kendilerinde �nce Yunanistanda ya�am�� �Pelasg� diline aittir. Pelasgca ile eski t�rk�e aras�nda ortak kelime say�s� da fazlad�r (ayn� k�kten geldikleri kan�s�na varmay�n�z). Ola ki, yunanca k�kenli diye reddetti�in bir kelime d�n�p dola��p sana gelmi� olabilir. �nemli olan halk dilinde yayg�n olup olmamas� ve han�eremize uygun olup olmamas�d�r. 4. Her anlam i�in bir adet kelime olmas�, dilin fakirli�inin bir belirtisidir. Anlam, ne kadar fazla farkl� kelime ile ifade edilebiliyor ise o kadar zengindir ve halk�n ya�am�na da zenginlik katar. B�ylece kelimeler aras�nda n�ans yarat�p, anlam derinli�ini art�rma imkan� do�an. 5. T�rk�e ve t�rk�ele�mi� kelimeler �zbenli�imize aittir. Akademik ya da politik kararlarla dilden ��kar�l�p at�lamaz. Bunlar ancak halk�n karar� ile olur. E�er yabanc� bir kelime kendi g�rtlak yap�m�za ve dil kurallar�m�za uygun olarak �ekillenmi�se art�k bize aittir. �Ben t�rk�m� diye ba��ran kelimeler art�k bizimdir; kimsenin onlar� reddetmeye hakk� yoktur. Yak�n zamanda yap�lan yaz��malardan bir �rnek vermek istiyorum: �Tasar�m kelimesi varken dizayn kelimesi neden kullan�l�yor?� Buna itiraz ederim. �Dizayn� art�k bana aittir, ama �Design� bana ait de�ildir; �Kaliforniya� bana aittir, ama �California� bana ait de�ildir; �Enfeksiyon� bana aittir, ama �infection� bana ait de�ildir. T�rk�emiz b�yle T�rk�ele�mi� binlerce kelime ile doludur. Bunlar� atmaya kalkt���m�zda bir anda anla�amamaya ba�lar�z. 6. Yeni bir kelime ile ilk kar��la��ld���nda ilk yap�lacak i� onun t�rk�e kar��l���n� aramakt�r. Bu nedenle bir s�re b�yle kelimeleri t�rnak i�areti i�inde kullanmak yerinde olur. Ama e�er aramadan oldu�u gibi kabul etmek e�ilimi varsa, bunun nedeni �o�unlukla zihinsel tembellikten dolay�d�r ve dilimize zarar verir. E�er kar��l��� tam olarak bulunamazsa, kelime uydurmaya kalkmaktansa, otantik halini kullanmak daha uygundur. Hi� olmazsa bunu anlayan insan say�s� daha fazlad�r ve dilin amac� da kar��l�kl� anla�may� temin etmektir. 7. Yabanc� k�kenli diye, dilimize yerle�mi� kelimeleri, deyimleri s�k�p atmak, yabanc� kelimelerin dilimize daha kolay girmesi i�in zemin haz�rlar. Bug�n olan da i�te budur. 15 May�s 1998 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Ali P�sk�ll�o�lu ��yle diyor: �E�anlaml� kelimeler bir dile hi�bir zenginlik getirmez.� ��te bu nedenle dilimiz fakir kal�yor, insanlar�m�z kendilerini ifade edemiyor. �imdi, bu ifadeyi, Amerikal� Dil Bilimci S.I.Hayakawa�n�n �u ifadeleri ile kar��la�t�r�n: �ngilizce, zenginli�ini anlamda� kelimelerine bor�ludur. Yabanc� dillere her zaman misavirseverlik g�steren �ngilizce, yabanc� dillerde aktard��� on binlerce ve on binlerce kelime ile kendi hazinesini artt�rd�, d�nyan�n en zengin bir dili oldu...(devam)[5] 8. Bir kelimenin kar��l���n�n, mutlaka yabanc� kelimenin kelime kelime terc�mesi olmas� gerekmez[6]. �nemli olan kafam�zda ayn� resmin olu�mas�d�r. �rne�in �blue fish� kelimelerini, t�rk�eye �l�fer� yerine �mavi bal�k� olarak terc�me etseydik, kimsenin kafas�nda l�fer resmi olu�maz ve ne denildi�ini anlamazd�. Bug�n, �zellikle teknik terimlerde yap�lan da budur: Yabanc� dili bilen ki�inin kafas�nda bir resim olu�abiliyor ve �madem benim kafamda olu�uyor, o halde kar��mdakinde de olu�uyordur� varsay�m� yap�ld���nda ileti�im kopuyor. Sanayi ile �niversiteler, halk ile �niversiteler aras�ndaki ileti�im kopuklu�unu, belki de bu konuda aramak gerekir.
9.
Toplum
�yelerinin biribirleri ile anla�amamas�na yol a�acak her t�rl� zorlamadan
ka��n�lmal�d�r. Etki, tepki do�urur. Bug�n,
TDK�n�n ortaya att��� kar��l�k �nerilerinin ciddiye al�nmamas�n�n ard�nda,
ge�mi�te yap�lan uyduruk kelimelerin olmas� �ok muhtemeldir. Burada �uyduruk� ile �uydurma� aras�ndaki n�ans� vurgulamak isterim. �Uyduruk� diye �z t�rk�e k�ke dayanmayan kelime t�retmeden bahsediyorum. �z t�rk�e bir k�kten kelime t�retme ise arzu edilen bir uydurmad�r (Daha �nce var olmayan bir kavrama ya da nesneye daha �nce var olmayan bir kar��l���n uydurulmas�). 10. Her dil gibi t�rk�enin de g��l�, zay�f ve kusurlu oldu�u yerler vard�r. B�yle noktalar a��k�a ortaya konulmad�k�a, dilin geli�mesi de m�mk�n de�ildir. Bir insan�n kendi �ahsiyet ve benli�i hakk�nda iftihar edece�i hususlar azald��� nisbette kendi milleti, kendi dini, kendi �rk� veya kendi kutsal davas� i�in �st�nl�k iddias�nda bulunur. Eric Hoffer, True Beliver Bir dilin g�c�n� anlayabilmek i�in, o dili ba�ka dillerle k�yaslamak gerekir. Bu g�� iki noktada kendini g�sterir: Kelime hazinesinin b�y�kl��� ve ifade yetene�i. Dilde sadele�tirme denince hep bir �eyin yerine ba�ka bir �ey koyma anla��l�yor. Halbuki dilin zenginle�mesi i�in kelime say�s�n�n artmas�, ama bu zenginli�in ifade yetene�ine d�n��mesi gerekir. Nihat Tezeren, �Y�pratil�n Dil T�rk�e� adl� kitab�nda ��yle bir �rnek veriyor: Almancada s�fat-fiiller d���nda 6560 s�fat olmas�na kar��l�k, b�y�k T�rk�e s�zl�kte bu say� 2409. Demek ki, bir konuyu tasvir etmek gerekti�inde bir almana nazaran kabaca ��te bir oran�nda zay�f kalaca��z. ��te bu gibi sorunlara �are bulunmas� gerekir. 11. TDK�n�n ortaya koydu�u her kural do�ru olmayabilir. Esasen TDK�n�n g�revi kural koymak de�il, halk dilinde olu�an kurallar� d�zene koymakt�r. Bunlar� oldu�u gibi kabul etmek yerine, t�rk�e konu�an her vatanda��n, bu kurallar� sorgulamas� en do�al hakk�d�r. B�yle pek �ok kural�n sonradan uydurulmu� olduklar�n�n fark�na var�yorum ve elimden geldi�ince bunlardan ka��nmaya �al���yorum (okuyucu dikkat etmi�tir: �Atat�rk��� yerine �Atat�rk��, �T�rk�e� yerine� �t�rk�e� bi�imlerini kullan�yorum. Bu kurallar� bilmemekten ziyade bilin�li bir se�imdir[7]). 12. Anlam do�rulu�u ve dilbilgisi kurallar�, kelimelerin sadeli�inden daha �nemlidir. Kelimelerin sadele�tirilmesi konusunda verilen gayretin �o�unlu�u anlam do�rulu�una do�ru kayd���nda, kelimeler daha bir d�zene girer. Ortaya atil�n kelimelerin dilbilgisi yap�s� bak�m�ndan do�ru olup olmad���ndan ya da ba�ka bir dilden al�n�p al�nmad���ndan �ok, dile sokulmak istenen kelimenin c�mle i�inde do�ru kullan�l�p kullan�lmad���, yerini alaca�� kelime ile deyim ve atas�zlerinin yap�l�p yap�lmad��� ve yeni kelimenin g�zel sesli olup olmad���d�r. G�zel ve zengin bir t�rk�eye ancak bu yolla ula��labilir. Okuyucuya Orhun yaz�tlar�n� al�p okumas�n� tavsiye ederim. Sonra bunun ince bir dil mi, yoksa �Mo�ol tokmaklar�� tabir edilen kaba bir dil mi oldu�una kendisi karar versin. 13. Dilin geli�mesinin �n�ndeki engellerden biri, yeni ortaya atil�n t�rk�e k�kenli kelimelere kar�� (uyduruk kelimelerden bahsetmiyorum), yabanc� kelimelere oldu�undan daha ho�g�r�s�z ve muhafazakar olu�umuzdur. Yabanc� kelimelere kar�� g�sterdi�imiz kabullenmeyi t�rk�e k�kenli kelimelere kar�� g�sterseydik, bug�n dilimiz �ok daha geli�mi� olurdu. Belki de bunun bir nedeni, t�rk�e k�kenli bir kelime dilimize girdi�inde yabanc� k�kenli kelimenin art�k kullan�lmamas� gerekti�i �eklindeki inan�t�r. Bu inanca �iddetle itiraz ediyorum. Bu yakla��m dili geli�tirmez, yaln�zca fakirle�tirir. Her ��z�m kendi i�inde ba�ka bir sorunun kayna�� olur. Dilde muhafazakarl�k da dilin bozulmas�n� �nleyen bir ara�t�r, ama ayn� zamanda dilin geli�mesini de �nleyebilir. [1] T�rk�e Bilen Aran�yor; Nejat Muallimo�lu; 1999, Sayfa 289 [2] Bu konu g�ndeme geldi�inde, tasfiyeci g�r��e sahip olanlar�n ilk tepkisi, bu kelimelerin do�ru olduklar�n� ifade etmek oluyor. Ben kelimelerin do�rulu�u ya da yanl��l��� �zerine tart��m�yorum, halk�n bunlar� kabullenip kabullenmemesi �zerine tart���yorum. Biraz fazlaca bir genelleme olabilir ama �Halk�n kabul etti�i her kelime do�rudur, reddetti�i her kelime yanl��t�r.� Sonu� olarak bir dili halk olu�turur, akademisyenler de�il. E�er Divan� Lugat-it-T�rk dizinine bakacak olursak ��ocuk� kar��l��� olarak �u kar��l��u buluruz: �Domuz yavrusu; her �eyin k������. Ne yani �imdi ��ocuk� kelimesini b�rakacak m�y�z? [3] 18 A�ustos 1932: Gazi Mustafa Kemal, TDTC�nin kurulu� amac� ve yapmas� gereken �al��malar konusunda gazeteci Yunus Nadi (Abal�o�lu) ile Yalova�da g�r��t�ler. Yunus Nadi Bey, o s�rada haz�rl�klar� s�rd�r�len I. T�rk Dili Kurultay��n� d�zenleyen TDTC Te�ebb�s Heyeti �yesiydi. Gazi�nin d���ncelerine �ok de�er verdi�i bir yazard�. Kurul (heyet) toplant�lar�na d�zenli olarak kat�lamad���ndan, daha sonra yerine ba�ka bir �ye al�nd�. TDTC kurulal� hen�z bir ay ge�mi�ti.Cumhuriyet gazetesinin 21 A�ustos 1932 tarihli bask�s�nda yer alan ve S�ylev ve Deme�ler kitab�na girmemi� �Gazi Hz. ile Bir Hasb�h�l� ba�l�kl� makalede yay�mlanm�� bu sohbette �unlar konu�ulmu�tur: �B�y�k Reis ve Rehber, birka� g�n evvel kendilerini Yalova�daki son ziyaretimizde maksad�n T�rk milletine kendi mazisinde mevcut ve kendi mazisinden mevrus (miras), ve bu itibar ile bittab� daha m�tek�mil (geli�mi�) �ekiller ile istikbaline de ��mil kendi k�lt�r�n� ortaya ��kararak g�stermek oldu�unu izah ettikten sonra T�rk Dili Cemiyetinin bu yoldaki mesaisinden ortaya cidden hayret olunacak neticeler, yani hakikatler ��kmas� muhakkak bulundu�unu b�t�n bir emniyet ve kuvvetle beyan buyurdular ve: �-�sterseniz�, dediler, �evvel� mevzuubahsimiz olan k�lt�r kelimesini ele alal�m.� ��ylece bir tesad�f bu kelime bile bizi tenvire (ayd�nlatmaya) kifayet etti. Bunlar� s�yleyerek B�y�k Reis bize yanlar�ndaki bir kitab� uzatarak: �-Evvel�, dediler, �bu kitab�n ismini, m�ellifini (yazar�n�) ve basma tarihini okuyunuz.� Okuduk: -L�gat-i �a�atay. M�ellifi �eyh S�leyman Efendi Buhar�. �stanbul 1298 Sonra da: �-�imdi�, dediler, �bu kitapta kilturmak kelimesini bulunuz!� Bulduk. �-Kelimenin kar��s�ndaki mana izahlar�n� okuyunuz.� dediler. ��ylece okuduk: -Get�rmek, ihz�r, is�l. �rat ve peyda etmek. Sevk ve ikame etmek. Takarr�r. Bundan sonra Gazi Hz. �unlar� s�ylediler: -�T�rk�e fiillerinde mek ve mak l�hikalar�n�n (eklerinin) kald�r�lmas�yla geri kalan maddenin as�l kelime oldu�unu bilirsiniz. Kilturmak fiilinin as�l maddesi kilturdur demek. Frans�zca, �ngilizce, Almanca gibi belli ba�l� garp dillerinde pek az tel�ffuz fark�yla kullan�lan k�lt�r kelimesi ile bu kiltur kelimemiz aras�nda tel�ffuz itibariyle oldu�u gibi mana itibariyle de mevcut olan kuvvetli tet�buka (uygunlu�a) dikkat etmemek m�mk�n m�d�r? Mal�mdur ki garp dillerinde k�lt�r�n manas� hem madd�dir, hem manev�. T�rk�ede de ayn�. Nihayet �a�atay� T�rk� de yap�lacak i�e takarr�r edecek son �eklini verme�e kiltur diyor. Frenk tarlay� ekme�e k�lt�r dedi�i gibi ul�m ve f�n�nda tekemm�l muhassalas�na da k�lt�r diyor. �eyh S�leyman Efendii Buhar�nin bu kiltur kelimesini garp lisanlar�ndan almam�� oldu�una ��phe yok. �yle bir �ey hat�ra dahi gelemez. Bu z�t�n T�rk dilleri �ubelerinden �a�ataycan�n kelimelerini toplam�� ve onlar�n manalar�n� yazm�� oldu�u meydandad�r. Pek ufak bir tel�ffuz fark�yla kelime b�t�n manalar� itibariyle Asya�da ve Avrupa�da ayn�d�r. Acaba onun as�l men�ei Asya m�d�r, Avrupa m�d�r? Buras�n� tetkike �ok zaman ve imk�n�m�z vard�r. Fakat �imdiden s�ylenebilir ki kelime esasen Asyal�d�r. Avrupa�n�n h�len �ok m�terakki (ileri) oldu�unda ��phe olmayan k�lt�r� dahi aslen T�rk�t�r demek olur... Filhakika biz k�lt�r kelimesini garp medeniyetinde g�rd�kten sonra onu Arap�a bir kelime ile ifade etmek i�in hars kelimesini alm���z. Hars ve haraset, k�lt�r�n asl�na ve i�tikaklar�na madd� ve manev� manalar�yla tet�buk eden (uygun d��en) bir kelimedir. Garp dillerindeki k�lt�r kelimesine men�e olarak L�tince k�lt�ra (cultura) ve k�ltive (cultiver) mukabili olarak da k�ltivare (cultivare) kelimelerini buluyoruz ki ayn� ile hars ve haraset demektir. Fakat �imdi as�l T�rk dilinde kiltur kelimesini buluyoruz, bunun da aynen k�lt�r demek oldu�unu g�r�yoruz.� Gazi Hz.nin bu yolda verdikleri izahlara ve tafsillere (a��klamalara) nazaran yukar�ya kaydetmi� oldu�umuz bu k�lt�r ve kiltur tet�buku ��ylece ilk misallerden biridir. �lk tetkiklerin umum� bir g�z gezdiri�ten ibaret olan ilk ara�t�rmalar� ortaya �imdiden b�yle y�zlerce misal koymu�tur. Bu tetkikler ise yoktan bir �ey icat etmek veya yak��t�rmak i�in yap�lm�yor. Evvel� T�rk��n tarihi tespit olunmu�tur. Bu tarih, tarihe h�kim olan bir hayatt�r. Ondan sonrad�r ki �imdi bu hakikatin di�er evsaf ve e�k�li �zerinde �al��ma�a ge�ilmi�tir. Verece�i m�spet neticeler evvelinden bilinerek diyebiliriz ki T�rk��n k�lt�r� uyanm��t�r, ayaklan�yor. (Yunus Nadi) [4] T�rk�e Bilen Aran�yor; Nejat Muallimo�lu; 1999, Sayfa 287 [5] Mesela, a��k ve geni� d�zl�klerde ya�ayan bir kimse, �evresini tan�t�m i�in �u kelimelerden birini se�ebilir: plain (eski f�rans�zca), stepe (rus�a), prarie (f�rans�zca), tundra (lap�a), pampas (G�ney Amerika�daki K�z�lderili bir kabileden) veya savannah (ispanyolca). Herhangi bir inan��a ba�l� bir kimse ise, �u kelimelerden birini se�ebilir: teaching (anglo-saxon), doctrine (f�rans�zca), tenet (latince), dogma (yunanca). Bu kelimelerin biribirlerinin yerine kullan�labilmesi, anlamda� kelimelerin tam hik�yesi de�ildir. Anlamda� kelimeler, ekseriya ayn� fikirleri belirtmekle beraber, konu�an�n (veya yazan�n) de�i�ik tutumlar�n� da g�sterirler. Bir insan�n kendisi hakk�ndaki d���ncesi �egoism� (bencillik) veya �coceit� (kibir) veyahut �selfesteem� (kendisine h�rmet) olabilir. Baz� anlamda� kelimeler, benzeri hareket ve olaylar� belirtmekle birlikte, farkl� veya de�i�ik durumlarda olup bitenleri g�sterirler: Karadaki bir seyhat �ok defa �journey�; denizdeki �voyage�; ister karada, ister denizde olsun k�sa bir seyahat ise �trip�; bir �excursion� k�sa bir �trip�tir (�ok defa gezmek, e�lenmek i�in yap�l�r) ve gezi, �excursion�un ba�lad��� noktada biter; askeri bir �excursion� (mesela, d��man topraklar�n� bombalamak i�in �slerinden havalanan u�aklar�n harekat�) ise �sortie�dir. Kendimize e�it sayd���m�z kimselere refakat etmeyi anlatan kelime �attend�, k�lavuzluk etti�imiz kimselere refakat etmeyi anlatan kelime �escort� fakat ticari gemileri koruma manas�nda refakat etmeyi anlatan kelime ise �convoy�dur. ��phesiz b�t�n bu durumlar i�in �go with� (beraber etmek, refakat etmek) kullansa idik, dili daha kolay konu�ur veya yazard�k. Ama o zaman da be�eri m�nasebetlerin, tav�rlar�n, sezgilerin ifadesindeki ince mana farklar�, say�s�z n�anslar da b�yle kaybolacak ve dil sonsuz derecede fakirle�ecekti. [6] Birisi bize bir s�zc�k s�yler ya da bir olay� anlat�r, sonra da bize sorar: �Anlad�n m�?� Biz de deriz ki: �Evet, anlad�m!� �yi de, biz de ne olup bitmi�tir ki, bu olan biteni �Anlad�m!� s�zc���yle dile getiriyoruz? �Anlam�� olmak� ile �anlamam�� olmak� aras�nda ne gibi bir ay�r�m vard�r? Birisi bize bir olguyu anlatmak �zere konu�ur. Biz de kimi durumlarda �Anlamad�m, yeniden s�yle!� deriz. ��nk� onun konu�mas�n� dinlerken, bizde olmas� gereken bir durum ger�ekle�memi�tir; bunu da �Anlamad�m!� diye dile getiririz. Nedir o ger�ekle�meyen ki, biz de o hal ger�ekle�medi�inde �Anlamad�m!� diyoruz? �imdi �Anlad�m!� dedi�inizde sizde nas�l bir durumun olu�tu�unu, �Anlamad�m!� dedi�inizde de neyin olu�mad���n� d���n�rseniz g�receksiniz ki, kar��n�zdaki ki�inin konu�malar�n� (a�z�ndan ��kan sesleri) g�z�n�zde g�r�nt�ye d�n��t�rebildi�iniz an �Anlad�m!� diyorsunuz. Kar��n�zdaki ki�inin konu�malar�n� g�z�n�zde g�r�nt�ye d�n��t�remedi�iniz an ise �Anlamad�m!� diyorsunuz. Demek ki, kula��m�za iletilen kimi s�zc�klerin ad� olduklar� kimi nesneler vard�r. O s�zc�kler kula��m�za ula�t���nda onlar�n ad� olduklar� bu nesnelerin g�r�nt�s�n� g�z�m�zde d��leyebiliyorsak �Anlad�m!� diyoruz. E�er kula��m�za ula�an s�zc�klerin ad� olduklar� nesneleri, o s�zc�kleri duydu�umuz an g�z�m�zde canland�ram�yorsak �Anlamad�m!� diyoruz. Diyelim ki, biri yan�n�za geldi, size �atrodakitezinkorat�l? �diye sordu. Siz �Ne diyorsun? Anlam�yorum!� dersiniz. Neden? ��nk� bu sesler kula��m�za kadar gelmi�, ancak g�z�n�z�n �n�nde belirli bir g�r�nt� olu�mam��t�r. Kula��n�zdan giren bu sesler, g�z�n�zde g�r�nt�ye d�n��memi�tir. ��te, bir konu�may� anlamamak demek, o konu�mada ge�en s�zc�kleri duymak, ancak g�r�nt�ye d�n��t�rememek demektir. �retilmi� bir s�zc�k, �ncelikle ses dalgas�na d�n��t�r�lm�� nesnel bir g�r�nt� demektir. Sonra da bu ses dalgas� kulak arac�l���yla al�n�p, g�z arac�l���yla yeniden (ancak bu kez d��sel) bir g�r�nt�ye d�n��t�r�l�r. Anlama edimi i�te b�yle ger�ekle�ir. Jean-Paul Sartre bunu �Konu�man�n amac� g�rd�rtmektir� diye tan�mlamaktad�r. �Bir kula��ndan girdi, �b�r kula��ndan ��kt�� deyimi dilimizde yayg�n olarak kullan�lmaktad�r; �anlamad�� demektir. S�zc�kler ses dalgalar�yla ki�inin bir kula��ndan girmi�, ancak g�r�nt�ye d�n��meksizin di�er kula��ndan ��k�p gitmi�tir. �Anlama� olgusu s�zc�kleri (sesleri) g�zde g�r�nt�ye d�n��t�rme edimi oldu�u i�in, bu olgu ger�ekle�meyince, o s�zc�kler bir kulaktan girer, g�zde i�lem g�rmeksizin �b�r kulaktan ��karlar. (Not: Unutmak, farkl� bir edimdir. Tart��mam�z a��s�ndan unutmak, g�r�nt� olu�mas�na ra�men yeniden g�z�n�n �n�ne getirememek anlam�ndad�r. �kisinin aras�ndaki farka dikkat edilmelidir.) [7] Yaz�n�n sonundaki ekte, bu konuda yapt���m bir ara�t�rmay� bulacaks�n�z: EK: T�RK�EDE KESME ��ARET� �ZER�NE B�R ARA�TIRMA
Dilin kalitesi zihnin kalitesini tayin eder. Kaliteli zihin, dilini geli�tirir. Dilde olmayan kafaya zor girer.
Nihat Tezeren �Y�pratil�n Dil: T�rk�e� adl� eserinde dilimiz ile ilgili �e�itli konulara parmak bas�yor. De�inmek istedi�im bir ifadesi: Son y�llarda konan di�er bir kural�n imlam�za hediyesi, kelimelere gereksiz apostrof koymaya zorlamakt�r. �Ankaradan� yaz�l�rsa bunu herkes anlar, apostrof (TDK �mla K�lavuzu 1996�ya g�re �kesme i�areti�) ile �Ankara�dan� yazmaya zorland���m�z�n sebebini bulmak imkans�zd�r.Zira apostrof genelde kelimeyi yanl�� anlamay� �nlemek veya do�ru alg�latmak i�in konur, yaz� ak���n� bo� yere sekteye u�ratmak i�in de�il.� Kitapta kabul etmedi�im pek �ok yakla��m oldu�u kadar, bildiklerimi yeniden sorgulamama yol a�an bir o kadar fikir oldu. Yukar�daki bunlardan biri. Normalde bu fikre �ukalal�k� diye yakla�abilirdim. Ama (;), (:) ve (,) i�aretleri konusunda daha �nce yapt���m �al��malarda ben de benzer sonuca ula�m��t�m. Benim �ocuklu�umda noktalama imleri kullananlar azd�. Bu nedenle insanlar bunlar� kullanmaya te�vik ediliyordu. �imdi ise noktalama i�aretlerinin enflasyonu var. �rne�in bir t�mcede virg�l kullanmak zorunda kal�yorsan�z, bunun nedeni t�mce i�inde birden fazla fikir olmas�n�n yan�nda, yanl�� s�z dizimi de olabilir. Tek fikirli ve k�sa t�mcelerde virg�l kullanmak zorunda kal�yorsan�z t�mcenizi yeniden g�zden ge�irin. B�y�k olas�l�kla s�zdiziminizde bir hata vard�r. ��te bu nedenle konuyu biraz sorgulama ihtiyac� duydum. �l olarak, �ekil Bilgisinin nas�l ortaya ��kt���n� merak ettim. TDK taraf�ndan yay�nlanan Prof.Dr. Zeynep Korkmaz��n 1224 sayfadan olu�an �T�rkiye T�rk�esi Grameri (�ekil Bilgisi)� adl� eserinin �ns�z�nde �u ifadeler kullan�l�yor:�T�rkiye T�rk�esi gramerlerinin pek �o�unda g�r�ld��� �zere, de�erlendirme ve �rneklendirmelerde, zaman s�n�r�, b�lge ve d�nem ayr�l��� tan�madan XIV. ve XV. y�zy�llardan ba�layarak Yunus Emre, A��k Pa�a, Ahmedi, Fuzuli, Ali �ir Nevai, Dede Korkut ve Nam�k Kemal ile Yahya Kemal, Re�at Nuri Yakup Kadri, Falih R�fk�, Orhan Veli, Cahit S�tk� ve ba�kalar�n� yan yana getirmekten kaynaklanan y�ntem yanl��l���ndan �zellikle sak�n�lm��t�r. Bu nedenle, �al��mada yaln�zca, T�rkiye T�rk�esinin ba�lang�� s�n�r� olarak kabul edilen ortalama 1910 y�l�ndan g�n�m�ze kadar uzanan eserler �zerinde durulmu�, �rneklendirmede bu s�n�r�n a��lmamas�na �zen g�sterilmi�tir... ��lenen konular �rneklere ba�lan�rken bilgi birikimi ve haf�zaya dayanan �� be� kelime ile �rneklendirme yerine 1910 sonras�ndan g�n�m�ze kadar uzanan d�nemde yaz�lm�� olan roman, hik�ye, �iir, deneme, an� vb. t�rden 300��n �zerinde y���nlarca edebi eserle, bir k�s�m k�lt�rel ve bilimsel eserin taran�p fi�lenmesi yolu ile benimsenmi�tir...� Bu ifade �ekil bilgisi ile ilgiliydi. Peki �zel olarak noktalama i�aretleri nas�l ortaya ��km��t�? TDK taraf�ndan yay�nlanan Tahir Nejat Gencan��n 1979 bas�m� �Dilbilgisi� adl� eserinde �u bilgiyi buldum: �Noktalama imlerinin yaz�m�za giri�i pek eski de�ildir. Tanzimat yaz�n�n kurucusu, yaz�nda yenile�menin babas� �inasi, Fransa�da okumu�tu. Yurda d�nd�kten bir s�re sonra , 1860�da gazete ��karmaya, Avrupa�dakilerine benzer yap�tlar vermeye ba�layarak yenili�in kap�s�n� a�t�, �A�R EVLENMES� adl� bir piyes yay�mlad�, bu piyeste ilk olarak noktalama imlerinden birka��n� kulland�.� G�r�lece�i �zere noktalama imleri �ekil Bilgimizde yeni olup, hatta kesme/apostrof i�areti yukar�daki kitapta kullan�lm�� olmas�na ra�men kitab�n �Noktalama �mleri� bahsinde ge�memi�tir. Bu sonu�lar elbette kafam� kar��t�rd�. Sahaflarda eski kitap aramaya ba�lad�m. �lk a�amada bulduklar�m� s�ralayay�m:
Bu belgelerden baz� �rnekler alal�m: (1928) bas�m� Dil Enc�meni Alfabesi - Dil Enc�meninin karar ve tensibi ile... - Do�ru gitti Rumeline... - Nasrettin hocan�n... - Nasrettin hocan�n f�r�n�...
(1939) bas�m� �smet �n�n� Alb�m� Giri�: - �smet �n�n�n�n Hayat� Hizmetleri - Atat�rk�n �l�m�nden... - C�mhur reisli�ine �smet �n�n�n� se�ti. - Atat�rk�n yerine... - �zmirin..., Fo�aya..., �zmire... H�seyin Cahit Yal��n: - Cumhur reisi �smet �n�n�n�... - Osmanl� imparatorlu�u... - Inkilap T�rkiyesi - T�rk Cumhuriyetinin Peyami Safa: - T�rkiyenin... - Atat�rke..., Atat�rk�n... - Lozan yap�c�s� �smeti Yunus Nadi: - �smet �n�n�n�... - Atat�rk�n... - �stanbulda... (1949) bas�m� (5nci bas�m) Yeni Talebe Lugati (1nci bas�m�n�n 1941 oldu�unu san�yorum) - T�rk Dil Kurumu�nun... - �mla Lugatine, lugatini... - ...�emsettin Sanl� Beylerden... Yakup Kadri Karaosmano�lu�nun (1946) bas�m� �Atat�rk� adl� eseri- Atat�rk��n..., Atat�rk�e..., Atat�rk�le... - B�y�k Adam��n... - Osmanl� �mparatorlu�u H�seyin Rahmi G�rp�nar��n (1948) bas�m� �Son Arzu� adl� eseri- Divanyolundaki... - Doldur arnavut! - Osman baba t�rbesinin... - �ki �mmi anadollu... (bu �ok ilgin�) - �ki anadolludan... - Feyzullah efendinin torunu... - Nuriyezdan�... (ad: Nuriyezdan) - Zi�anla Vicdan... - Nuriyezdanla Nesimenin... G�r�lece�i �zere 1940�lara kadar kullan�lmayan kesme i�areti daha sonralar� kullan�lmaya ba�lam��. O halde ilk ba�ta ifade edilen ilkeden sapma var. Peki ilk bak��ta dikkat �ekmeyen bu husus neden bu kadar �nemlidir? �nce Nihat Tezeren�in �Y�pratil�n Dil: T�rk�e� adl� eserinden �arp�c� bir �rnek vereyim: T�rk�emiz geli�mede 1935 � Ankaradan 1995 � Ankara�dan 2015 � An�ka�ra�dan 2025 � En�ke�ra�dan ???? � from En�ke�rah Komik geliyor de�il mi? Ama de�il. T�rk dilinin son zamanlardaki geli�imine bakarsan�z olmas� muhtemel. T�rk�e son ekleri kullanan bir dildir. E�er son ekleri ana g�vdeden ay�rmaya �al���rsan�z T�rk�enin esas�n� kaybedersiniz. Buna benzer �ok �rnek var. Ama ba�ka bir sefere. |
:
Mehmet Ayd�n
ERCE�S,
26.09.2004